ŞİİRLE HAYAT, ŞİİR GİBİ HAYAT
LIFE WITH POETRY, LIFE LIKE POETRY


Türk insanı doğumundan ölümüne kadar hayatını şiirle yaşamaktadır. Yeni doğan bir çocuk hayata ana şiirleri sayılabilecek ninnileri dinleyerek başlar. Sonra sokakta oynarken çocukça şiirler, tekerlemeler söyler.

Türk insanı doğumundan ölümüne kadar hayatını şiirle yaşamaktadır. Yeni doğan bir çocuk hayata ana şiirleri sayılabilecek ninnileri dinleyerek başlar. Sonra sokakta oynarken çocukça şiirler, tekerlemeler söyler. Ablalarından ve abilerinden manzum bilmeceler, dede ve ninelerinden mâniler, mevlitler, ilahiler, tevhitler, dualar dinleyerek büyür. Her yıl idrak ettiği ramazanda iftarda ve sahurda davulcu mânileriyle, şiir tadında kafiyeli dualarla, teravihlerde ilahilerle, teravih sonrası bazen sahura kadar karagöz Hacivat ve hayal oyunlarından nice türkü, şarkı, mâni öğrenerek yetişir. Geleneğe sahip çıkan ailelerde doğum, hacca gitme, sakal bırakma, askere gitme, düğün, ölüm vs. her türlü başlangıçlarda manzum tarih düşürme ve levhalara şiir yazma âdeti hâlâ devam etmektedir. Bu alışkanlıklar bir yandan devam ederken hayatın değişmesi, teknolojinin gelişmesiyle telefonla, e-postayla mesaj yazma, duvarlara yazı yazma şeklinde giren yeni alışkanlıklarımız da şiir kültürüyle birleştirilmiştir. Bayram, kandil, Cuma vb. mesajlarda şiir yazmak veya şiir tadında mısra ve cümleler yazmak alışkanlıklar arasına girmiştir. Bu arada Türk insanı Yûnus başta olmak üzere şairlerin şiirlerinden istifade ederek hayatını düzenlemekte şiir gibi hayat yaşamaya gayret etmektedir. Günlük hayatında üzerinde durduğu her konuyu daha anlaşılır, daha ikna edici kılmak için beyitlerden örnekler getirmeye çalışır. Türk milletinin hayatına rehberlik eden her biri atasözü niteliği kazanmış bu berceste mısra ve beyitlerden binlercesi hâlâ dillerde dolaşmaktadır. Ninniyle başlayan şiirle hayat, ölünce mezar taşında ebedileşir. Atalarımız mezar taşına âyet ve hadislerin yanında ölümle ilgili veciz mısra ve beyitler nakşederlerdi. Tek bakinin Allah olduğunu, hayatın geçici olduğunu, her nefsin bir gün mutlaka ölümü tadacağını anlatan mezar taşı şiirleri Latin alfabesiyle günümüzde de gelenek olarak devam ettirilmektedir.

Bu makalede beşikten mezara kadar Türk insanının geçirdiği şiirle ve şiirce hayat, giriş bölümü ve onunla birlikte iki bölüm halinde ele alınarak ortaya konmaya çalışılmıştır. Giriş bölümünde şiirin hususiyetleri ve insan - şiir ilişkisi, birinci bölümde hayatın şiirli safhaları, ikinci bölümde ise berceste şiirlerin hayatta kullanımı üzerinde durulmuştur.


Etiketler »  

Abstract
Turkish people live their lives with poetry from birth to death. A newborn child begins his life by listening to lullabies, which can be considered as mother’s poems. Then it continues with a nursery rhyme from childish poems on the street. They grows up listening to manis from their older brothers/sisters, riddles in verse from their elders, mawlids, hymns, tawhids and prayers. They continue their lives with poetry in Ramadan, which they realize every year, with drummer's manis at iftaar and sahoor, with rhyming prayers in the taste of poetry, with hymns in tarawih prayers, with Karagöz Hacivat and shadow plays until sahoor after tarawih. The custom of chronogram in verse and writing poems on plates still continues in all kinds of beginnings such as birth, pilgrimage, beard growth, military service, wedding, death etc. While these habits continue on the one hand, our new habits in the form of writing messages on the phone, e-mail and writing on the walls have been combined with the culture of poetry with the change of life and the development of technology. It has become a habit to write poetry in messages or to write verses and sentences with the taste of poetry on Eid days, holy nights, Fridays, etc.. Meanwhile, Turkish people organize their lives by benefiting from the poems of poets, especially Yunus, and try to live a life like poetry. They try to bring examples from couplets in order to make every subject they focus on in their daily lives more understandable and more convincing. Thousands of verses and couplets are still circulating each of which has become a proverb, which guides the life of the Turkish nation. Life begins with poetry, lullaby. In the end, it becomes eternal on the tombstone. Our ancestors used to engrave concise verses and couplets about death as well as verses and hadiths on their gravestones. The tombstone poems that explain that Allah is the only remnant, that life is temporary, that every soul will surely taste death one day... are still a tradition today, in the Latin alphabet. In this article, the poetry and poetic life of a Turkish person from cradle to grave is tried to be revealed in the introduction and the other two parts. In the introduction, the characteristics of the poem and the relationship between human and poetry are mentioned. In the first chapter, the poetic phases of life and in the second chapter, the use of berceste poems in life are emphasized.

Keywords »