Celvetiyye tarîkatına bağlı Hâşimiyye kolunun kurucusu kabul edilen Mustafa Hâşim Baba,Üsküdar İnâdiye’deki Bandırmalızâde Tekkesi şeyhi Yûsuf Nizâmeddin Efendi’nin oğludur. l7l8 yılında Üsküdar’da dünyaya gelmiş,daha çok Hâşim Baba veya Mustafa Hâşim adlarıyla tanınmıştır.Babasının yanında tarîkat âdâb ve erkânını öğrenerek büyümüş,babasının ölümünden sonra,bazılarına göre Celvetiyye’nin kollarından biri kabul edilen Hâşimiyye’yi kurmuştur.
Hâşim Baba esas itibariyle Celvetî olmakla beraber,sonraları Celvetîliğe tamamen aykırı bir tarîkat durumundaki Bektaşîliğe meyletmiş ve Mısır’da Kasrü’l-ayn’daki Kaygusuz Sultan Bektaşî Dergâhı şeyhi iken İstanbul’a gelen ve İstanbul’da vefat eden Kutbü’l-aktab Hasan Baba’dan (öl.l756) nasîb alarak Bektaşîliğe girmiştir.Bir ara Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı’na da giden Hâşim Baba,dört yıl kadar orada kalmış ve Dimetokalı Seyyid Kara Ali Baba’nın postnişinliği sırasında bir süre orada babalık yapmış,ancak bazı Bektaşîler onun şeyhliğine karşı çıkmışlardır. Bu konuda Sadettin Nüzhet Ergun, Hâşim Baba’nın, Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı babasının İstanbul’daki vekili olduğunu söylerken,kendisi de divanının sonunda Safiyüddîn-i Erdebilî vasıtasıyla Hz.Ali soyundan geldiğini belirtmektedir.Hâşim Baba’nın ayrı bir erkânnâme hazırlayarak Bektaşîlik âdâb ve erkânını tadile çalıştığı ve bu şekilde Bektaşîlikten bir kol ayırmak istediği de ileri sürülmüştür. Hüseyin Vassaf,Hâşim Baba’nın,babasının ölümünden sonra onun makamına geçtiğini,sonra Bektaşî,daha sonra “Melâmetle neşve-dâr” olup son olarak da babasının yolunu takip ettiğini kaydetmektedir. H.Kâmil Yılmaz ise,Hâşim Baba’nın Vâridât adlı eserinde Mervân’ı mel’un saydığını,On İki İmam anlayışını benimsediğini hissettirdiğini belirterek,onun Bektaşîlikle ilgisinin ayrıca araştırılmaya değer bir konu olduğunu söyler.
Bütün bu değerlendirmelerle birlikte daha ziyade Melâmî-meşrep bir mutasavvıf olarak tanınan Hâşim Baba’nın,bir kısım Melâmîlerce kutup kabul edildiği rivayeti ise gerçekle bağdaşmamaktadır.Abdülbâki Gölpınarlı’ya göre,Hâşim Baba’nın kurduğu Hâşimiyye kolu,Celvetîlikle Bektaşîliğin birleştirilmesinden meydana gelmiştir.Ancak Hâşim Baba ve kurmuş olduğu Hâşimiyye,Celvetî âdâbına ters düşen meşrebinden dolayı,İstanbul’daki asıl Celvetîler tarafından hiçbir şekilde kabul ve tasvib edilmemiştir. Bu yüzden Hâşim Baba vefat ettiği zaman (öl.l783).cenaze namazı kılınmak üzere Celvetiyye’nin merkezi durumundaki Üsküdar’daki Hüdâyî âsitanesine götürülmüşse de,pîr makamı şeyhi Büyük Rûşen Efendi (öl.l794),dergâhın bütün kapılarını kapatmış ve Hâşim Baba’nın cenazesini içeriye almamıştır.Bunun üzerine Hâşim Baba’nın tabutu dergâhın alt tarafındaki yolda Cennet Efendi hazîresi önünde,duvara bitişik musalla taşına konularak cenaze namazı kılınmış ve babası Yusuf Nizâmeddin Efendi’nin (öl.l752) postnişinliği zamanında inşa edilen Bandırmalızâde Dergâhı’nın hazîresine defnedilmiştir.Ancak yıllar sonra yol genişletilmesi sırasında babasının naaşı Üsküdar’daki Çiçekçi Camii hazîresine,Hâşim Baba’nınki de Bandırmalızâde Dergâhı hazîresinin güney ucuna nakledilerek parmaklıklı bir kabir yapılmış ve üzerine yeni harflerle “Üsküdarlı Hâşim Baba” levhası asılmıştır.
Hüseyin Vassaf,Hâşim Baba ile ilgili olarak,”Hal ve tavrından biraz lâubalilik nazar-ı ehl-i kemâlde gerçi hoş görülmemiş ise de,hakikat-ı hâlde âsârıyle,eş’ârıyle pek ârif bir zât olduğu nümâyân olmaktadır.” demektedir.
Hâşim Baba’nın asıl Celvetîler tarafından benimsenmemesi üzerine,mensupları ona Hâşimiyye adıyla bir kol nisbet etmişlerdir.Ölümünden sonra bu kol,halîfesi Giritli Salacızâde Mustafa (öl.l805) tarafından Bandırmalızâde Dergâhı’ında bir süre daha devam ettirilmiştir.
Hâşim Baba’nın mürettep bir divanı ile gelecekte vukû bulacak birtakım olayları değişik yollarla öğrettiğine inanılan cifir ilmiyle ilgili Anka-yı Meşrık ve kaynaklarda Vâridât veya Makalât adıyla da geçen iki eseri daha vardır. İstanbul’da çeşitli kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan divanı (ör. Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, nr.35l7, Hüsrev Paşa, nr.568, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY., nr. 333, 35l8; İstanbul Atatürk Kütüphanesi, nr.393), Divân-ı Hâşim Efendi (İstanbul l252) adıyla basılmıştır. Divanda, klasik divan tertibine uygun olarak tevhid, münâcât, naat, medhiye, mersiye, kasideler, muhammes, müseddes, gazeller, kıt’alar ve müfredler yer almaktadır. Başta ehl-i beyt sevgisi olmak üzere On İki İmam, tarîkat silsilesi,mübarek gün ve gecelerle devir nazariyesini ele aldığı kasidelerinin sayısı yirmiyi bulmaktadır.Değişik zamanlarda kendisine vâki olan bir kısım tecellîleri anlattığı,cifir ilmi ve ebced hesabıyla geleceğe ait bazı bilgiler verdiği Vâridât adlı mensur eserinde,ayrıca besmelenin esrârı, Kadir gecesi, aşk-ı İlâhî, Melâmetiye, Sûfilik, Hz.Mûsa’nın asâsı,hazarât-ı hams,havass-ı hamse-i bâtıniyye ve havass-ı hamse-i zâhiriyye,ehl-i beyt sevgisi üzerinde durulmuş,bazı âyet ve hadislerin tasavvufî yorumları yapılmıştır.Bazı kütüphanelerde Makalât adıyla da kayıtlı olan eserin birçok nüshası divanıyla birlikte Vâridât-ı Mensûre ve Divan adı altında istinsah edilmiştir (ör.Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan,nr.363;Hacı Mahmud Efendi, nr.3299, 3345,3910/l, Tahir Ağa Tekkesi,nr.383; İstanbul Üniversitesi Ktp., TY.,nr. 35l8).
Esas itibariyle vahdet-i vücud anlayışını benimseyen birçok mutasavvıf gibi Muhiddin-i Arabî’ye büyük bir saygı ve ilgi duyan Hâşim Baba,onun Ankaü Mugrib (Şaşırtan Anka) adlı eserini Anka-yı Mağrib (Batının Ankası) şeklinde anlamış ve ona bir nevi nazire olmak üzere Anka-yı Meşrık adlı eseri kaleme almıştır.Eserde,Hacı Bektaş-ı Velî ile birlikte Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî,Şeyh Edebâlî,Ahi Evran ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla ilgili önemli ve ilginç görüşler yer almaktadır. Hâşim Baba’nın burada Mevlâna’nın meczup olduğunu ileri sürmesi,o devrin Mevlevîlerini bir hayli kızdırmıştır.Bu eserin de çeşitli kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunmaktadır (ör.Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi,nr. 3094,Hâşim Paşa,nr. 60; İstanbul Üniversitesi Ktp.,TY.,nr. 8l6; Yapı Kredi Bankası Ktp., nr. 230).
Hâşim Baba’nın bu eserlerinden başka bir de,gerek mutasavvıflar,gerekse tasavvuf edebiyatıyla uğraşanlar tarafından üzerinde önemle durulan ve “Devriyye-i Ferşiyye” adıyla tanınan mesnevi tarzında bir devriyyesi ile buna zeyl olarak yazdığı kaside tarzında ikinci bir devriyyesi vardır. Esasen Niyâzî-i Mısrî’nin “Devriyye-i Arşiyye”sine bir nevi zeyl olarak yazılan Hâşim Baba’nın devriyyesi 94 beyitlik bir mesnevi olup bazı kütüphanelerde müstakil olarak “Lisânü’l-gayb” adıyla da kayıtlıdır (bk.Süleymaniye Ktp.,Hacı Mahmud Efendi,nr.39l0/3l;Bağdatlı Hacı Vehbi Efendi,nr.2089/7).Türk tasavvuf edebiyatında Yunus Emre,Şîrî,Arşî,Eşrefoğlu Rûmî,Niyâzî-i Mısrî,Sun’ullah Gaybî,Kaygusuz Vizeli Alâeddin gibi bir kısım şairlerin edâ itibariyle son derece başarılı devriyyeleri arasında değerlendirilen Hâşim Baba’nın “Devriyye-i Ferşiyye”sinin,devir anlayışını mükemmel bir şekilde işlediği belertilmiştir.
On yıl kadar önce torunu Sayın Rıza Başikoğlu tarafından inceleyip değerlendirmem için bana verilen Rıza Tevfik’in bir kısım evrakı arasından, 40’lı yıllarda, bir gazete makalesi olarak hazırlandığını tahmin ettiğim devriyyelerle ilgili bir makale müsveddesi ile birlikte Hâşim Baba’nın “Devriyye-i Ferşiyye”sinin bir kopyası çıkmıştı.Rıza Tevfik bu makalesinde, genel olarak bir kısım eski Yunan filozoflarıyla tanınmış bazı mutasavvıfların, kâinatın ve insanın yaratılışı hakkındaki görüşlerini gözden geçirdikten sonra ana hatlarıyla İslâm düşüncesindeki devir nazariyesi ile tasavvufî şiir türlerinden biri olan devriyyeyi ele alıyor ve konuda Üsküdarlı Hâşim Baba’nın mutasavvıflar arasında meşhur ve muteber olan “Devriyye-i Ferşiyye”sini örnek olarak veriyordu. Makalesinde ısrarla Hâşim Baba’nın Melâmi olduğunu iddia eden Rıza Tevfik, Melâmîlik ve Melâmîler adlı eserinde ondan bahsetmediği için Abdülbâki Gölpınarlı’yı da tenkit ediyor ve tasavvuf erbabı dışında kimsenin bilmediği Hâşim Baba’nın devriyyesini ilk defa kendisinin neşredeceğini bildiriyordu. Yazıldığı günlerde nedense yayımlanmayan bu makaleyi biz daha sonra bir incelemeyle birlikte ve notlayarak “Devriyyeler Üzerine Rıza Tevfik’in Yayımlanmamış Bir Makalesi” adıyla yayımladık.Rıza Tevfik makalesinde, Hâşim Baba’nın devriyyesinin, Şumnulu İbrâhim Râkım adlı bir müstensih tarafından l288’de istinsah edilen bir nüshasını Bektaşi tekkelerinden birinde bulup kendisinin de bunu defterine kaydettiğini şu cümlelerle ifade etmektedir:”Bu manzumeyi kendi defterine nakleden adam Melâmî mesleğinden Şumnulu –ki şimdi Bulgaristan’dadır- İbrâhim Râkım isminde bir zât imiş. Kendi el yazısıyla bu kaydı ben aynen istinsah ve naklettim.Kayıt şudur:”Kasîde-i mesnevî li-devreti’l-ferşiyye fî mesleki’l-Melâmiyye. Ketebehü’l-fakîr İbrâhim Râkım Şumnuvî, sene l288.” Ben bu manzumeyi l322’de kopya etmişim,defterim mevcuttur.”
Bizim yayımladığımız Rıza Tevfik’e ait metinde, muhtemelen hâfıza yanılmasıyla,kaside tarzındaki 40 beyitlik manzumenin esas devriyye olduğu belirtiliyor, Hâşim Baba’nın buna mesnevi tarzında bir de zeyl yazdığı söylenerek, bundan da sadece 7 beyit veriliyordu. Ancak daha sonraki yıllarda Rıza Tevfik’in torunu Rıza Başikoğlu tarafından bana verilen başka bir tomar evrak arasından, Rıza Tevfik’in adı geçen makalesinde sözünü ettiği defter de çıktı. Bu küçük ebatlı defterde Oğlanlar Şeyhi İbrâhim Efendi’nin “Dili-Dânâ”sı ile halîfesi Sun’ullah Gaybî’nin “Keşfü’l-gıtâ”sı yanında, Muhîtî, Türâbî ve Kaygusuz Abdal gibi mutasavvıf şairlerin çeşitli manzumeleriyle birlikte Hâşim Baba’nın mesnevi tarzındaki esas devriyyesi ile buna zeyl olarak yazılan kaside tarzındaki diğer devriyyesi de bulunuyordu. Şimdi burada, Rıza Tevfik’in defterindekini esas alarak, Hâşim Baba’ya ait devriyyelerin her ikisini de, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan divan nüshalarındakilerle (TY.,nr.2793 ve 333) karşılaştırıp farklılıkları da belirtmek suretiyle yayımlıyoruz.
DEVRİYYE-İ FERŞİYYE-İ HÂŞİM BABA
1 Hamdülillâh mazhar olduk bu deme
Eyledim takrîr-i edvâr âdeme
2 Âdemin vasfıdurur her bir kitâb
Âdemin şânında eşyâ fasl-ı bâb
3 Bâb-ı câna mazhar olan bî-gümân
Her biri bir âdeme olmuş nişân
4 Hamde mazhar tâir-i hayvan meger
Her biri bir âdemin nutkun ider
5 Her lisân bir âdemin nutkun beyân
Eyleyip tekrârını eyler ıyân
6 Halt-ı nesl ile nutuk tagyîr olur
Nutk-ı hayvânî ana ta’bîr olur
7 Nutk-ı hayvândır murâd tefhîm-i hâl
Ba’zısı etvâr ile anlar meâl
8 Bî-zebânın tavrına iden nazar
Feyz-i nutka gönlünü eyler makar
9 Haşr-i ecsâdın olunca ey dede
Çok tavırlar zâhir eyler dünyede
10 Haşr-i ervâh olduğunca cilve-ger
Âhiründür ol zamânda mu’teber
11 Mazhar-ı sırr-ı küsâdır muhbiri
Vâris-i ilm-i nebîdir her biri
12 Nesl-i Haydar zübdesi bunlardurur
Ehl-i Hakk’ın kıblesi bunlardurur
13 Bunlara nâzır olan gönül gözü
Bakırı altun ider her bir sözü
14 Âdemîdir bunların her bir demi
Bunlar ile hem-dem olan âdemî
15 Sırlarına mahrem olan evliyâ
Çok hakâyık söylemişler bî-riyâ
16 Hazret-i Mısrî mukaddem söylemiş
Devre-i arşı aceb nakl eylemiş
- Devre-i arşiyye tavrın evliyâ
Her biri bir vasf ile itmiş edâ
18 Ba’zılar bir dâire farz eylemiş
Sâlike ol vech ile arz eylemiş
19 Dimemişler ferş-i bahrin devrini
Dinle benden bu rumûzun naklini
20 Asl-ı edvâr tab’-ı unsur kârıdır
Tavr-ı rûha nûr-ı vahdet sârîdir
21 Arş- eflâk cümlesi rûhânidir
Cism-i unsurdan değil nûrânidir
22 Rûh ta’bîrden masûndur ey püser
Merkezinde zâhir olur hayr u şer
23 Yek-vücûddur cevher-i rûh ey püser
Revzenidir her bir eşyâ kıl nazar
24 Her bir ecsâd rûha bir lebs-i cedîd
Pertevidir revzen-i hulkdan bedîd
25 Devr-i ferşi bahr ile benden işit
Nefsini bil ana göre var iş it
- Nutk-ı Haydar devre-i arşa zimâm
Ferşe mansûb mazhar-ı Hak bi’t-tamâm
- Âlem-i süflîde olur feyz-i tâm
Mazhar-ı küll âdemîdir ve’s-selâm
- Zikr-i âdem arş u kürsî zîneti
Feyz-i nutkunda melâik hilkati
- Âdemîdir zîneti ferşiyyenün
Âdemidir müntehâsı her demün
30 İntihâ ferşiyyede edvâra hep
İntihâdır ibtidâya bil sebep
- Tavr-ı devri fehme akreb hoş makâl
Mesnevîle söyleyiser ehl-i hâl
- Dinle imdi devre-i ferşiyyeyi
Zeyl-i tâmdır devre-i arşiyyeyi
--------------------------------
- Arş-ı eflâk:Arş u eflâk
- Merkezinde:Merkebinde
- Her bir: yek yek
- Nutk-ı Haydar: Nutk-ı Hak’dır
- Bu beyit 30. beyitten sonra yer almaktadır.
- arş u kürsî:arş-ı kürsî
30 Bu beyitten sonra şu beyit yer almaktadır:
Ma’nevî sûru ma’ârif her merâm
Âlem-i dünyâda hâsıl bi’t-tamâm
31 söyleyiser:söylesem ey
33 Arş-ı eflâk mislidir ferşe hevâ
Eylemiş arzı ihâtâ ol hümâ
- Ebr ile hâkden değildir mevlidi
Nutka kādirdir de âdem mevridi
- Rîh-i sarsar sanma kim ola hevâ
Lîk tahrîkine bâdîdir dilâ
- Top-ı arzın ma’nîde çevgânıdır
Her tavırdan devr-i renk erkânıdır
- Kâinâta misl-i cevherdir hevâ
Bil garaz gaym u sehâbı tavr-ı mâ
- Hem heyûlâsı hevâdır unsurun
Âb-ı tayyâr sûreti ol gevherün
- Bil havass-ı hamseden zâhir hevâ
Gaym ile doğdu hevâdan sırr-ı mâ
40 Nev’-i âbın çâr olubdur tu’m-ıla
Ma’denî milhi muzırdır tab’-ıla
41 Mâ-i süflîden zuhûru ma’denin
Hilkatine bâdî olur cümlenin
42 Sırr-ı Rabbü’l-âlemîne mazhar ol
Ânın ile zâhir olur üç oğul
43 Gerçi ma’denden doğar cümle nebât
Mâ-i devvâr olmasa bulmaz sebât
44 Çâr tabâyî’ devrini ide eger
Sulb-i hayvânî o dem eyler makar
45 Batn-ı arzda devr ide abdi bula
Seb’ ma’dende nihâyet zûr ola
46 Bu devirde âbır eylerse zuhûr
Ma’denin sıbgında bir cevher olur
47 Levn-i evvel cümleden olmuş sefîd
Sıbg-ı ahmer müntehâ lebs-i cedîd
48 Her bir eşkâl ü nebât ü ma’deni
Doğurur bir nev’-i hayvân bî-meni
49 Ma’denînin hilkati bî-dest ü pâ
Kânını terk eylese bulur fenâ
50 Ger nebâtdan eylese hayvân zuhûr
Perr ü pâ ile gezer misl-i tuyûr
______________________________
34 kādirdir de âdem:kādirdir demâdem
36 tavırdan devr-i renk:tavırla devrinin
37 gaym u sehâbı tavr-ı mâ:gaym-ı sehâbı ayn-ı mâ
39 sırr-ı:ayn-ı
40 Ma’denî:Ma’den-i
44 ide eger:iden nebât;hayvânî o dem eyler makar:hayvânîde bulur ol sebât (Bu beyit 52. beyitten sonra
yer almaktadır).
45 Seb’-i: Tavr-ı; zûr:zer
46 sıbgında:kânında
50 pâ:bâl
51 Nesl-i tohm ile değildir hilkati
Kim ufûnetle hevâdır hilkati
52 Bil nebâtînin hayâtı bir şehir
Ma’denîye bir sene olur ömür
53 Çünki ma’denle nebâtın bî-riyâ
Devrini serd eyledim bir bir sana
54 Dinle imdi cân u dilden nutkumu
Değme kimse idemez bu naklimi
55 Küll-i mevlûda gerek mâdır ana
Fehm idersen ideyim naklin sana
56 Çâr tabâyî’dir peder asl-ı usûl
Çâr anâsır mâder oldu ey oğul
57 Bil peder sulbü havass-ı hamsedir
Rahm-ı mâderde hevâ gaymendedir
58 Nâr-ı ışk-ı meskenetdir şehveti
Nev’-i tezvîcdir arûs-ı zîneti
59 Bu tezevvücden gelince üç oğul
“El-veled” sırrın kamu itdi kabûl
60 Birbirin ta’kîb ile devr itdiler
Üç ufukdan devr ile seyr itdiler
61 Ma’dene mercan ufukdur evvelâ
Bâtınen feyzi nebâtîdir dilâ
62 Mevlidin anla nebâtın ey emîr
Sırrını söyler işit sen bu fakîr
63 İbtidâ tohmu nebâtın bil sefîd
İntihâ eşcâr-ı müsmirden bedîd
64 İzdivâcı nakl-i aklâmdır şehâ
Nahl-i hurmadır ufukdan müntehâ
65 Her şecer bak bî-semer sâhib-riyâ
Şâh-ı sâkı ucb-ı kübrâdır ana
66 Kâmile olsa karîn ol bî-nevâ
Eylese hükmüyle tahsîl-i rızâ
67 Kalb-i kâmilden ana nakl ide feyz
Mürde kalbi ola ihyâ misl-i beyz
______________________________
52 Bil hayâtının hayâtı tavrıdır
Ma’denînin ömrü kendi zâtıdır
53 ma’denle:hayvanla
54 Bu beyit yoktur.
55 Bu beyit yoktur.
57 Rahm-ı mâderde:Rahm-ı mâder bil
58 Nâr-ı ışk-ı meskenetdir:Hem harâretden zuhûr-ı
59 Bu tezevvücden gelince:Rahm-ı mâderden doğunca
60 itdiler:ideler;itdiler:ideler
61 Bâtınen:Şekl ile
62 Sırrını söyler işit sen:Devrini söyler sana bil
65 Bî-semerdir hâsıl olmayan şecer
Şâh-ı sâkı kibr ü ucbudur meger
66 tahsîl-i rızâ:başını fedâ
67 Feyz-i kâmilden ola ol behre-mend
Mürde iken hayy ola ol derd-mend
68 Nahl-i hurmaya ufuk şehvetledir
Zen gibi merdân ile ülfetledir
69 Hâsıl olmaz bûy-ı merdân olmasa
Sırr-ı şehvetle dimâğı dolmasa
70 İbtidâ hayvâna şehvet sırrıdır
Şehveti tohmunda aynı gizlidir
71 Hiss-i rûhudur muharrik cismini
Merkebi kan hulkı cin hayvan teni
72 Süfli hayvânı tohumla seyr ider
Beyzasın beklerse andan devr ider
73 Perr ü bâli zâhir olup tayr ide
Tâ olunca mürg-i şâhî devr ide
74 Nev’-i hayvânîde vardır evliyâ
Şekli olmuşdur libâs-ı evliyâ
75 Şâhı var her nev’inin hem askeri
Hizmetinde can fedâdır her biri
76 Cins-i hayvanda hılâfı çift ola
Şekl-i âherle doğanlar heft ola
77 Her biri bir dûzaha olmuş nişân
Küfr ü tuğyân sûreti bunlar hemân
78 Haşr-i ecsâddır buların sîreti
Haşr-i ervâh âdemînin sûreti
79 Nev’-i haşrün üç merâtibdir azîz
Haşr-i kübrâ haşr-i vustâ ile cüz’
80 Her nev’-i devri yedidir bî-bedel
Mevlidi heftâddır sâli ezel
81 Heşt-i heftâd cins-i mevlid didiler
Tâmmetü’l-kübrâ mevâlid bildiler
82 Üç mevâlidin sana sırrın beyân
Söylerim hayle gelince ey hümâm
83 At ufukdur cümle hayvâna zimâm
Üç mevâlid oldu ânunla tamâm
84 Çâr-pâ ahmer-levndir tîz-reviş
Hiss [ü] rü’yâ sâhibi itmez geviş
85 Berzahıdır âdemin çâr-pâ sıfât
Mûy-ı sadrı olmamak elfi nükât
_______________________________
68 hurmaya:hurmada
69 Hâsıl:Hâmil;Sırr-ı şehvetle:Bûy-ı merdânla
70 Mevlid-i hayvâna şehvetdir sebeb
Ol sebebden izdivâc eyler taleb
71 Kalb-i hayvândır muharrik cismini
Câm-ı demdir tab’-ı cin hayvan teni
72 Süfli hayvân tohm ile eyler zuhûr
Beyzasından fikr-i hiç olmaya dûr
73 tayr:seyr
74 Bu beyit yoktur.
75 Şâhı var her nev’inin:Ba’zı hayvân şâhı var
77 Küfr ü tuğyân sûreti:Küfr ü inkâr sîreti
79 Bu beyit yoktur.
80 Bu beyit yoktur.
8l Bu beyit yoktur.
86 Levn-i vâhid üzre sevdâ cinnidir
Gece yatmaz tavr-ı çeşmi bellidir
87 Habbe bir ak mû ile şehzâdesi
Meclisi şâhrâh müsevved dânesi
88 Halk-ı evvel rûhudur cinnî olan
Tavr-ı tab’ın insibâbı tohm-ı can
89 Kût-ı cânı ehl-i nakşın sohbeti
Akd-i neffâs müjdesidir nisbeti
90 Fikr-i Hak’dan bir gönül gāfil ola
Cinn-i vesvâs bil ana dâhil ola
91 Hem riyâ-tavr u münâfık cümlesi
Merkadinde ola câdû mürdesi
92 Bil sad u sî gün tene te’sîr ide
Tis’a şehr ile teni tedbîr ide
93 Bu tenin esfel mislâl-i mevridi
Rahm-ı mâderde cenînin mevlidi
94 Her kemâle üstüvâ hattı nişân
Hat[t-ı] muavvec esfeli eyler beyân
95 Esfelin çeşmi iki vechindedir
Rü’yetine unf u re’si perdedir
96 Sağ gözüyle göremez sol cânibi
Bil terakkî cebhesiyle hâcibi
97 Savt-ı mahrecle hurûfdan âridir
Harf-i mahrecle âdemînin kârıdır
98 Mahrec-ile nutk iden âdem kelâm
Cân-ı cinnin eylemiş devrin tamâm
99 Üç mevâzı’dır kelâmın rütbesi
Arş-ı âdem zînetidir cüamlesi
100 Her kelâmın mahreci mîzânıdır
Âdemîdir kâtibi hem cânıdır
_______________________________
82 sırrın beyân:birin tamâm
Söylerim:Söyledim
84 Çâr-pâ:Ahsen-i
85 olmamak ilfi nükât:elf ola bî-irtibât
86 Âdem ile ülfeti kābil değil
Hûk u maymun mislidir gāfil değil
87 Bu beyit yoktur.
88 Devr-i cevzâda gelen cinnî olan
Tab’-ı nefsin âsiyâbıdır hemân
89 Bu beyit yoktur.
92 Bil südüsü gün tene:Sayd u sad eyyâm ile;tedbîr:ta’mîr
93 Bu beyit yoktur.
97 mahrecle hurûfdan:mahrecden hurûfu;harf-i :savt-ı
98 Eylemiş evtân-ı etvârı tamâm
Mahrec ile nutk iden âdem kelâm
99 Bu beyit yoktur.
100 Her kelâmın:Her hurûfun
101 Arş u ferşin mecma’ıdır âdemî
Mecmau’l-bahreyni hâvî her demi
102 Devr ile her bir mezâhir bî-hilâf
Ferd-i âlem âdemi eyler tavâf
103 Aslını devr ile takrîr eyledim
Tavr ile evtânı ta’bîr eyledim
104 Devr-i ma’denle nebâtı bir makām
Devr-i hayvân ile cinni bi’t-tamâm
105 Eyledim tahrîr ü takrîr sana hep
Âdemînin devridir buna sebep
106 Bu hurûfât u terâkib cümlesi
Bil kitâb-ı âdemin müsveddesi
107 Vech-i âdemde yazılmış cümlesi
Bîst ü heşt esrâr ile hem devresi
108 Üstüvâ sırrun beyândır hatt-ı ser
Cümleden oldur hakîkat mu’teber
109 Ahsenü’l-vechinde zâhir nûr-ı Hak
“Men re’ânî” sırrı dâim hoşça bak
110 Heşt merâtib üzre olmuş âdemi
Buldular devvâr olanlar ol demi
111 Gerçi vardır bir merâtib ey oğul
Her zamanda bir velîye mazhar ol
112 Mazharü’t-tâm ne merâtib sâhibi
Her vechinden zât-ı bahtın nâibi
113 Enbiyâ vü evliyâya vâris ol
Anın ile bula cümle Hakk’a yol
114 Enbiyâda bâtın idi ol makām
Evliyâda zâhir oldu bi’t-tamâm
115 Satr-ı Kur’ân’da yazılmışdır ıyân
Heşt-i heftâd harf ile olmuş beyân
116 Dîn-i Ahmed üzre cem’in remzidir
Ahd-i ikrâr ile bunlar bellidir
117 Her biri rehber musâhib oldular
Âşinâ-meşreble mürşid buldular
_______________________________
101 her:bir
103 Aslını devr ile:Devri hem bu tarza
106 hurûfât u:hurûfât-ı
108 Cebhesinde üstüvâ hattı hemân
Âdemin eyler kemâlin ol beyân
109 Ahsenü’l-vechinde zâhir: Vech-i mir’atında bâhir; dâim:budur
110 Heşt merâtibdir zuhûr-ı âdemi
Bul semâî zevk ile gel bu demi
111 merâtib:makāmı
112 Mazharü’t-tâm:Mazhar-ı tâm
115 Ol makāmın mazharı âl-i abâ
Ehl-i beyt-i müctebâ vü murtazâ
116 Bu beyit yoktur.
117 Bu beyit yoktur.
118 Cem’-i cem’ü’l-cem’a mazhar her biri
Meslekü’l-uşşâkın olmuş rehberi
119 Âşinâ-meşreb musâhib rehberi
Oldular sâhib-zamânın şehberi
120 Lîk çâr-dih rütbedir sâhib-zamân
Her biri Ku’ân u furkān bî-gümân
121 İsm ü vasfıyle kamu sâhib-zamân
Remz-i Yâsin sırr-ı Tâhâ’dan ıyân
122 Devr-i ibka’ Hâşimâ tecdîd-i şân
Eyleyip sâhib-zamânın bî-gümân
123 Bu gedâdır Celvetî’nin ahkarı
Olsa lâyık her tarîkın rehberi
124 Bilmeyenler ism ü vasf u şeklimi
Mesnevîden anlasınlar vasfımı
125 Ehl-i Hakk’ın kemteridir bu zelîl
Râh-ı Hakk’a mesnevîsidir delîl
126 Âşıkān u sâdıkān u sâlikān
Mesnevîmiz cümlesine kût-ı cân
127 Nâmımı bir kez görenler söylesün
Hem “lisânü’l-gayb”ı târih eylesün * __________________________________
118 İsm ü vasf ile bular sâhib-zamân
Gavs-ı a’zam meslek-i Hakk’a nişân
120 Her biri Kur’ân:Her biri âyât
121 İsm ü:Tavr-ı;bu beyitten sonra şu beyitler yer almaktadır:
Söylemişler çok kasâid vâridât
Kalb-i tâlib bula zevk ile sebât
Zevk-i ilham vahy ile bu nutkumuz
Râh-ı Hakk’a bir nişân her beytimiz
Devr-i îka’ Hâşimî’nin şânıdır
Ol zamân sâhib-zamânın cânıdır
123 Celvetî’nin ahkarı:râh- Hakk’ın ahkarı
124 Bu beyit yoktur.
125 Bu beyit yoktur.
126 Âşıkān u sâdıkān u sâlikān: Dinleyen sâliklere ey âşıkān
127 Nâmımı:İsmimi;bu beyitten sonra şu beyitler yer almaktadır:
Söyleyen ilm-i ledünden bir haber
Söylemiş yok bir haberdir mu’teber
Devr-i âtîden haberdâr eyleyen
Devr-i sânîdir ki tekrâr eyleyen
Bu kasîdem tâlibe bürhân ola
Bu kasîdemle gönül şâdân ola
* Buradaki “lisânü’l-gayb” terkibinin ebced değeri 1184’e (milâdî 1770) tekabül etmektedir ki,Hâşim Baba’nın işaret ettiği gibi bu da manzumenin yazılış tarihini göstermektedir.Bu devriyyenin tamamı matbû divanla (Dîvân-ı Hâşim Efendi,İstanbul 1252,s.116-121) bizim burada esas nüsha olarak gösterdiğimiz yazmada 120 beyit (İÜ.Ktp.,TY.,nr.2793,vr.69b-72a), diğerinde ise 32 beyittir (İÜ.Ktp.,TY,nr.333,s.2230’da derkenar olarak).
DEVRİYYE-İ FERŞİYYE-İ HÂŞİM BABA*
-Zeyl-
1 Bir zamân ola ki nesl-i âdemî bula fenâ
Sulb-i Haydar’dan gele ecsâda rûh bula bekā
2 Nesl-i Haydar müfredâtı cem’ u terkîb eyleye
Müfredât ola mürekkeb rûh ile bula bekā
3 Her devirlerde mürekkeb ola rûh-ı müfredât
Tavr- insâna bu tarza eyleyeler ibtidâ
4 Devr-i evvelde cihân terkîbi olan müfredât
Haşr-i kübrâda olurlar rûh ile hep âşinâ
5 Rûh ile her birisi bir türlü etvâr göstere
Esfeli terk eyleyip bir bir bulalar i’tilâ
6 Seb’-i etvâr ile hayvân mülkünü seyr ideler
Devr idüb bir bir merâtib nutk ile bula safâ
7 Lîk vardır redd-i esfel ba’zısına sûretâ
Sîretiyle sûretine yine eyler irtikā
8 Hep tabâyi’ mecma’ıdır her maâdinle nebât
Müfredâta râci’ olmak anlara olmak gıdâ
9 Belki bu terkîb-i insan cümleyi câmi’durur
Sûretine sîreti tatbîk ise olmaz cüdâ
10 Sûretine sîretün tatbîka sa’y it ey azîz
Arz-ı hâl it mühr-i tatbîk ura kalbe evliyâ
11 Ehl-i irşâddır bu demde kalbini pâk eyleyen
Dâmenini tutmaz isen devr idersin kahkarâ
12 Mülk-i insan heşt menzildir hakîkat şehrine
Çalış imdi menzilün itmâma âşık bî-riyâ
13 Hânedân-ı Mustafâ vârislerine bende ol
Anlara mahsûs hidâyet hem şefâat tâlibâ
14 Ol gürûh-ı nâzenîne mülhak olmazsan eğer
Menzilinden reddolursun gayrı yoktur mültecâ
15 Fursatun elde iken tut dâmenin bir mürşidin
Dest-gîr olsa olursun mülhak-ı âl-i abâ
16 Bilmeyüp bu ehli irşâd hâlini münkir olan
Kahkariyyen devr ile hayvâna cân eyler fedâ
______________________________________
* Bu manzume için bk. İÜ. Ktp.,TY.,nr.333,s.334-336; ayrıca s.236-240’ta derkenar olarak 55 beyit; TY.,nr.2793,vr.72a-73a’da 38 beyit; Dîvân- Hâşim Efendi, İstanbul 1252,s.224-226’da 42 beyit.
1 nesl-i nesli
2 ecsâda:ecsâd
3 rûh-ı müfredât: rûh müfred ile
5 i’tilâ:intihâ 8 İlk mısra şöyledir:Ma’denle nebâtât müfredâtın aslıdır
10 kalbe:kalb-i
12 bî-riyâ:dilberâ
17 Çok zamân hayvâni hil’atlar giye öz nefsine
Hırs ile dâm-ı belâdan bulmaya ol hiç rehâ
18 Kalb-i mürşidden olursa her kime atf-ı nazar
Gönlüne dâühil olur zâtına ider iktidâ
19 Hânedâna eyleyen Ammâr-veş cânın fedâ
Ehl-i beyte ola mülhak “irciî” ire nidâ
20 Dinler isen hoş maârif söyleyem pek dikkat it
Kimse bu sırdan haber virmiş değildir tâlibâ
21 Arza nisbet ebhurun mahlûku nice rütbedir
Bir semeklerdir tuyûrât anda yok subh u mesâ
22 Üç tabâyi’ üzre terkîb evveli bahrîlerin
Her birini çâr unsur ide tahrîke sezâ
23 Tuhm ile zâhir olur tavr-ı semek birine bin
Birbirin eyler gıdâ yokdur birinde hubb-ı câ
24 Sâfilînin esfelidir cins-i bahrî cümleten
Hilkati esfel deminden misl-i Mervân dâimâ
25 Bed nefisden olduğıyçün bunların hilkatleri
Bu’d-ı insanda taayyüş itmeğe ol mübtelâ
26 Nefs-i magzûbun deminden olanın ekli harâm
Cürm ü isyandan olur hep nev’ ile hût-ı fenâ
27 Dâimâ mahlûk-ı bahrin evveline kıl nazar
Ma’dnî-etvâr ile yokdur birinde dest ü pâ
28 Yine ma’dendir gıdâsı bak aceb hizmettedir
Bir değirmendir ki bunlar taşı eyler ayn-ı mâ
29 Her devirde bahr-i rahmet ehl-i şirki gark ider
Hıfz-ı sûret eyledi Kürsî’de hayy-ı Kibriyâ
30 Her biri bahrin fenâsıyla giyer cin hil’atin
Bu devirle devr ider hep sâfilîn-i eşkıyâ
31 Arz-ı bahri mesken ide her birisi bunların
Nice menzilden geçe hem-bî-hem ü hem-bî-nevâ
32 Pây-ı çille seyr iderken çâr-pâye nakl idüp
Çâr erkân ile âhır seyr ide şehr ü kurâ
33 Çâr-pâda heft nev’dir her bir envâ’ı yedi
Anun içün bil yedidir pûte-i nâr-ı lazâ
34 Kātil-i eşcâ’ yedidir nev’-i hayvânîde hem
Pençesi var her birinin arkasında post kaba
_____________________________________
18 atf-ı:afv-ı
olur:olup; ider:ide
19 ola mülhak:mülhak ola
20 tâlibâ:cânıma
21 nice:iki
24 deminden:deminde
25 Bu’d-ı:Kurb-ı
26 hût-ı fenâ:hût u fenâ
29 hayy-ı Kibriyâ:hayy u Kibriyâ
30 sâfilîn-i eşkiyâ:sâfilîn ü eşkiyâ
31 bî-hem ü hem-bî-nevâ:bî-azm ü hem-bî-nevâ
32 çâr-pâye nakl idüp:iki pâye bulalar
33 envâ’ı:devri
34 Kātil-i eşcâ:Kātil ü eşcâ’;nev’-i:tavr-ı
35 Mûzi-i mühlik yedidir tuhm ile eyler zuhûr
Her biri yerlerd içinde eylemişdir ihtifâ
36 Nev’-i hayvandan yedidir âdeme olan gıdâ
Tırnağı kim iki şakdır azı dişi olmaya
37 Ef’î-kec tayyâr-ı kātil pençesi var seb’adır
Sîreti zâhid münâfık bulmamışlardır hüdâ
38 Pençesi kattāl olanlar nefsine mağlûb olan
Mûzinin içi hıyânet hükm-i vesvâs mâsivâ
39 Nice bin kez devr iderse bulmaya biri felâh
Hânedân-ı Mustafâ’dan olmayınca pişivâ
40 Bu kasîdem müntehînin sohbetiyle fehm olur
Mübtedîlerden sakın kim atdırırsın taşı ha*